MELTEM ŞİİRLER

İçindekiler

MELTEM RÜZGARI. - 1 -

AKŞAM KIZILLIĞINDA.. - 2 -

GİZLİ SEVDA.. - 4 -

SENDE GÖRDÜM... - 6 -

UKBAYA.. - 7 -

KARA SEVDADIR.. - 9 -

NELER UMARDIK.. - 11 -

DEMEDİM Mİ?. - 12 -

YÜZSÜZ.. - 13 -

SEVDAYI. - 15 -

EN SON.. - 16 -

YANLIŞ YOLDA.. - 17 -

HAYDİ SOFİ. - 18 -

GÖNÜL ARZUSU.. - 20 -

KİTAB-I MUKADDES. - 21 -

İÇİMDE.. - 22 -

DOSTLA YAPTIĞIM SOHBETİMDE.. - 23 -

GÜNDE GEL BAHÇEYE.. - 24 -

HAZAN RÜZGARLARI. - 25 -

DOSTA DÖNÜŞ. - 26 -

HAYRANIM... - 27 -

ÖZLEDİM... - 29 -

HAYDİ GİDELİM... - 31 -

ACEMİCE ARZ-I HAL.. - 32 -

KALBİN ÖFKESİ. - 33 -

RAHMETİNLE AL CENNETE.. - 34 -

BİLEMEDİM-I. - 35 -

BEN SEN OLMUŞUM... - 36 -

GEL DE SUSTUR.. - 37 -

BEYHUDE.. - 38 -

BELL’OLUR.. - 40 -

MİNARELER.. - 41 -

CEHENNEME HASRET. - 43 -

RUHANİLER ALKIŞLADI. - 44 -

İTİRAF. - 45 -

ÖĞÜT. - 46 -

NAMAZ.. - 48 -

SENİ ANLATMAYA.. - 49 -

NEFSİMLE SOHBET. - 50 -

ARZ-I NEFS-İ HAL.. - 52 -

NE SANDIN.. - 54 -

BAHTİYAR GÖNÜLLÜ İHTİYAR.. - 55 -

KUL OLMAKTIR GAYEMİZ.. - 56 -

NEFSE NASİHAT. - 58 -

BEŞ VAKİT NAMAZ.. - 59 -

BU AY (RAMAZAN) - 60 -

GÖNÜL ÇIKIP TENDEN.. - 61 -

HAY’DAN GELİR HU’YA GİDER. - 63 -

DUPDURU.. - 65 -

FIRSAT. - 66 -

YA RABBİM... - 67 -

REÇETE – TAVSİYE.. - 68 -

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI. - 69 -

EĞİT BENİ. - 71 -

RAMAZAN GELDİ. - 72 -

GEÇ ANLAMIŞ. - 73 -

 

 

 

MELTEM RÜZGARI

 

 

Meltem rüzgarı esti sineme,

Esen o şirin ile giderim.

Kokusu girdi gönül haneme,

Tüten o şirin güle giderim.

 

Kalabalıktı, beşerdi her yan;

Lapa lapa kar düşerdi her yan;

Gönülde bahar, yeşerdi her yan,

Cemal gösteren tüle giderim.

 

Nazlı bir eda, yar bakışıyla

Gönüle girdi hoş yakışıyla,

Zirveye çıktı dik yokuşuyla

Yorgun; o şirin yola giderim.

 

Sevda türküsü dudaklarımda,

Yarin hoş sözü kulaklarımda,

O’nun izi var yanaklarımda,

Aşkıyla halden hale giderim.

 

Aşkı söyleyen dile giderim,

Bütün varlığım ile giderim,

Yüksek dağları, uzun yolları

Duman eder menzile giderim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AKŞAM KIZILLIĞINDA

 

 

Akşam kızıllığında yumup gözlerini,

Dosta doğru kanat açtın mı sen de?

Tozpembe yüzlerini, süzen gözlerini,

Seyredip, serden geçtin mi sen de?

 

Giderdim bir vakit, duyardım sözlerini;

Şimdi bulmak için koşarım izlerini;

Yaşarken böyle sönük nefeslerini,

Zorlayıp, kafeste bittin mi sen de?

 

Hasret narına yanarken derbeder,

Saraylar içinde olsan ne fark eder;

Sultansız saltanat beni kahreder,

Sevdanı kaybedip yittin mi sen de?

 

Bir engel var ki, çözülmez bilmece,

Dağlardan yüce, milimden ince;

Zindandayım dost; Göremeyince!

Sevenden firar ettin mi sen de?

 

Kalıp da baş başa dostla seherde;,

Yol aldın mı hiç dostla seferde,

Gafletin gönüle dolduğu yerde

Kahredip feleğe çattın mı sen de?

 

Uzaktayken yakın, yakınken uzak;

Cilvesidir yolun, bilinmez tuzak;

Kayınca bindiğin rotasız kızak,

Yönünü şaşırıp, yittin mi sen de?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GİZLİ SEVDA

 

Sevgi yürekte durur gizli

İçim derinden kurur, gizli

Verir kalplere sürur, gizli

Gizli bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

O’nun rızası bir tek gayem,

Aciz kulluğum tek sermayem;

Naatım, münacatım, mersiyem

Gizli bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

Bilmesin kimse, bilmesin ha,

Ne kadarmış sevgim Allah’a;

Nakşice giderim felaha,

Gizli bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

Hakk’ın zikriyle yansın ciğerim,

Olmasın kula karşı değerim,

O’nu zikreder, O’nu överim,

Gizli bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

Kulun bilmesi riya olur,

Hakk’ın rızası rüya olur,

Zikir kalplere ziya olur,

Nurlu bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

Sevda yükünü götürmek zor,

Nefsin işini bitirmek zor,

Şükrü mideye yetirmek zor,

Zor olan sevda Cenab-ı Hakka.

 

Yücesidir O yücelerin,

Öncesidir hem öncelerin,

Hesabın bilir incelerin,

İnce bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

En güzel isim O’na mahsus,

Esma-i Hüsna doksandokuz,

Şakire şükür ekmekle tuz,

Özde bu sevda Cenab-ı Hakka.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SENDE GÖRDÜM

 

Seyidim, Efendim ben bir hiç idim,

Gerçeği öğrendim, yoluna girdim.

 

Sendedir merhamet, sende keramet;

Nedir bu azamet; ben sende gördüm.

 

Yükümü indirdin, elini verdin;

Fenadan çevirdin, ukbayı gördüm.

 

Sendedir şeriat, sende tarikat;

Ayandır hakikat, ben sende gördüm.

 

Gönüller kaynadı, küfür koymadı,

İrşadı, cihadı ben sende gördüm.

 

Menzil’in nurudur, her an doludur,

Marifet yoludur, ben sende gördüm.

 

Fenayı, ukbayı, gördüm takvayı;

Hizmeti, davayı ben sende gördüm.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UKBAYA

 

 

Ela gözde yol göründü

Gider ukbaya, ukbaya;

Nur yüzünde nur göründü,

Güler ukbaya, ukbaya.

 

Ela gözlü yar göründü,

Bana ahuzar göründü

Fani dünya dar göründü

Gider ukbaya, ukbaya.

 

Deli gönül arasın da,

Bulsun kullar arasında;

Gözlerinin karasında,

Bakar ukbaya, ukbaya.

 

Ötelerin ötesine,

Gönül koydum birisine;

İltifat yok gayrisine,

Döner ukbaya, ukbaya.

 

Gönül dostun eşiğinde,

Aydınlandım ışığında;

Kirpiğinde ve kaşında,

Nazar ukbaya, ukbaya.

 

Hele Emin de sözünü,

Anlayan anlar özünü;

Sen gönüle koy közünü,

Yanar ukbaya, ukbaya.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KARA SEVDADIR

 

 

Gönlümdeki yük

Dünyadan büyük;

Yar’a sevdadır.

 

        Verem de ne ki

        Şu gönlümdeki

        Yara sevdadır.

 

Yanıp kavrulmuş

Kalbe vurulmuş

Tuğra sevdadır.

 

        Dünyamı yıkan

        Kalbimi yakan

        Kara sevdadır.

 

 

Bülbüller öter,

Bedeller öder,

Kara sevdadır.

 

        Seherde bülbül,

        Bahçelerde gül,

        Bir’e sevdadır.

 

Aşkla inleyen

Titreyen beden

Nur’a sevdadır.

 

        Hu çeken derviş

        Yanar gidermiş,

        Çıra sevdadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NELER UMARDIK

 

Neler umardık;

Kırkına vardık;

Gülmeden daha

Solduk, sarardık.

       

Aldattı fani,

        Nefsimiz cani,

        Gençtik biz hani?

        Geçti dünyamız.

 

Esti bir hava,

Hoştu masiva,

Cennet istedik

Hem de bedava.

 

        Kaydı yıldızlar,

        Yüreğim sızlar;

        İman cevherini

        Çaldı hırsızlar.

 

Felekten tırpan,

Şeytandan kapan,

Bu nedir Rabbim

Çığ gibi kopan ?

 

 

 

 

 

 

DEMEDİM Mİ?

 

Ey divane gönül sana

Duramazsın demedim mi?

Nefsi tutup bir kenara

Vuramazsın demedim mi?

 

Hakka karşı yüzün kara,

Ara hadi derman ara;

Açık duran bunca yara,

Saramazsın demedim mi?

 

Yüzün yok ki gitsen O’na,

Aldırmadın acı sona,

Her durakta kona, kona

Varamazsın demedim mi?

 

Unutmuşun sen Allah’ı,

Yaptın bunca pis günahı;

Sevdan yoksa gönül şahı,

Göremezsin demedim mi?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YÜZSÜZ

 

Çalışmadı yattı,

Bol keseden attı,

Efendisin sattı,

Ücretini ister

 

Suçlu gibi durmaz,

Huzuruna varmaz,

Dalkavukça bin naz

Ülfetini ister.

 

Padişahtan uzak,

Elinde yok erzak,

Zerre kadar mazak,

Servetini ister.

 

Bir de kaçtı geri,

İşi Hak’tan gayri,

Cürmü etle deri,

Hürmetini ister.

 

Sanki dersin paşa,

Ele olmuş maşa,

Sultan olmuş haşa,

Halvetini ister.

 

Varamadı yaza,

Kısmete yok rıza,

Bak şu kaygısıza,

Cennetini ister.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SEVDAYI

 

Damla damla sundu bana,

Sevdiğim kaş, göz sevdayı;

Anlatıyor her insana,

İlkbahar, yaz, güz sevdayı.

 

Çeşit, çeşit sevda olur,

Kimi meyde çayda bulur;

Yerde bulur, Ay’da bulur,

Kalbin gözü öz sevdayı.

 

Alev sarar donmuş buza,

Huy bağışlar bir huysuza,

Aktarırlar ruhumuza

Saz sevdayı, söz sevdayı.

 

Yaşamaktan bıksan bile,

Ayrı bir zevk verir çile,

Ateşini bile bile

Dal gözüne, süz sevdayı.

 

 

 

EN SON

 

Bilseydi bu amansız

Zamanın olduğunu,

Görmeden uslanırdı

Benzinin solduğunu.

 

        Alışılmış kaçamak

        Gençken deli yaşamak,

        Ömür boyu okşamak

        Bilirdi bulduğunu.

 

Yitirmek var ucunda,

Sevap arar suçunda,

En son gördü avcunda

Nefretin dolduğunu.

 

        Gençlik elden gidince

        Eğlenemez gönlünce,

        Saçlarını üzgünce

        Fark etmez yolduğunu.

 

Hak’tan firar etmişken...

Şimdi pişman yürekten;

En son bildi tek kefen

Eksiği olduğunu.

 

 

 

 

 

 

YANLIŞ YOLDA

 

 

Bu yolda ne ışık, ne de umut var;

Umutlar ufkunda kara bulut var.

 

Uğradığım yerde normal bir şey yok,

Yalnız tanrılaşmış üç-beş put var.

 

Bunun çevresinde salya akıtan,

Gözleri üstümde bir çok haydut var.

 

Ac, ac bakarken bu sinsi hayvanlar,

Korkuya ne ölçü, ne bir hudut var.

 

Patika, patika bu yanlış yolda

Peşimden kopmayan bir de tabut var.

 

Dehşete getiren bunlardan hariç,

Ne gökte çizgi, ne yerde boyut var.

 

Emin’i al ya Rab bu meçhul yoldan!

Buraya getiren hain komut var.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAYDİ SOFİ

 

Sözler söyler tasavvufi,

Kalbi çeker zikr-i hafi;

Fenada cism-i tarifi

Haydi sofi, aman sofi.

 

        Menzilinde bermurad ol,

        Dost nuruna gark-ı şad ol,

        Çeşm-i nurla, aşkıyla dol,

        Haydi sofi, aman sofi.

 

Bir gül buldun kokluyorsun,

Sırdır diye saklıyorsun,

Sen bunları haklıyorsun,

Haydi sofi, aman sofi.

 

        Havatırdan oldun cüda,

        Dost eylesin seni Hüda,

        Sen yatmazken el uykuda,

        Haydi sofi, aman sofi.

 

Rıza-yı Hak maksadındır,

Güller dermek hasatındır,

Cennet senin fiyatındır,

Haydi sofi, aman sofi.

 

        Riya yoktur ahvalinde,

        Dosta varmak hayalinde,

        Aklın O’nun cemalinde,

        Haydi sofi, aman sofi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GÖNÜL ARZUSU

 

Sen çok yakınsın, ben uzaktayım;

Bir ışık gönder, sana varayım.

Sana varmaktır gönül arzusu,

Bitmiyor yolda küfür korkusu.

Muhtacım Sen’in nurlu ufkuna,

Gec oldu ama vardım farkına.

Burnuma gelir sultan kokusu,

Perde oluyor gaflet uykusu.

Şeytanlar bana takmış ağını,

Bozmaya kalkar gönül bağını.

Bunca engeller beni oyalar,

Nefsin işidir, bitmez boyalar.

Münkirdir nefis, gönül arzular,

O’nun havzuna akıyor sular.

Muradım oldu cemalin görmek,

Yüzümü sürüp, gönlüne girmek.

Gavs’ımızdır sultan aleme,

Koymak isterim O’nu gönlüme.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KİTAB-I MUKADDES

 

 

Sensiz bu dünyada kaybolur giderim,

Benliğimi ancak Sen’de bulmuşum ben.

Sen’le berraklaştı bulanık hislerim,

Aşkı yaprak, yaprak Sen’de bulmuşum ben.

 

Ey! Muciz-ül Beyan, Kitab-ı Mukaddes,

Cezbe-i aşkına bu nefsim dedi: pes!

Sen taşkın gönlüme bir altından kafes,

Bir Hakim-i Mutlak Sen’de bulmuşum ben.

 

Dünyaya gelmenin ne imiş maksadı?

Sen’in feyzin ile bu gönlüm anladı.

Aşkınla erimek Emin’in muradı,

Kararmayan afak Sen’de bulmuşum ben.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İÇİMDE

 

 

Işık, mehtap aramam,

Mehtap benim içimde.

Gönül aşka oldu ram,

Kitap benim içimde.

 

Gönlüm aşka açmışım,

Candan, serden geçmişim,

Sanma şarab içmişim,

Şarab benim içimde.

 

Her yanımı aşk sarsın,

Yansın tenim, sararsın,

Güneş gibi sen varsın

Ya Rab benim içimde.

 

 

 

 

DOSTLA YAPTIĞIM SOHBETİMDE

 

Dostla yaptığım sohbetimde

Haller konuştu, diller sustu;

Öyle daldım ki gözlerine,

Gözler konuştu, diller sustu.

 

        Diller bu aşkı anlatamaz,

        Gönül haykırdı avaz, avaz;

        Rüzgar mızraptır, saçları saz,

        Teller konuştu, diller sustu.

 

Aşkı tasdikler yanakları,

İtiraf etti dudakları,

Kenetleyince parmakları,

Eller konuştu, diller sustu.

 

        Dilim titreyip lala döndü,

        Bu sessiz sohbet bala döndü,

        Kalpler açılıp güle döndü,

        Güller konuştu, diller sustu.

 

Aşkıyla göğsü mağrurlandı,

Susayan gönül yağmurlandı,

Savrulan küller uğurlandı,

Seller konuştu, diller sustu.

 

 

 

GÜNDE GEL BAHÇEYE

 

Ardım sıra sen de gel, sen de gel bahçeye;

Süs verelim güllerle mehtaplı geceye;

Hoş mehtaba bu aşkı inceden inceye,

Nakşedelim in de gel, in de gel bahçeye.

 

Zakirin olmuşum yar, zikreder dururum;

Aşkın ile yanarım, dört mevsim kururum;

Kurusam da bu aşkım gönlümde gururum;

Dön hasretten vuslata dön de gel bahçeye.

 

Ayrılıktan, hasretten bahsetme orada,

Kederleri yen de gel, yen de gel bahçeye.

Bir tereddüt, mutsuzluk hissetme orada,

Aşkın ile yan da gel, yan da gel bahçeye.

 

Gürültü dinsin de gel,

Işıklar sönsün de gel,

Bu rüzgara bin de gel,

Bin de gel bahçeye.

 

Yıldız gördüğünde gel,

Onunda, dördünde gel,

Geceleri günde gel,

Günde gel bahçeye.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAZAN RÜZGARLARI

 

 

Ne olursun çabuk gel, çabuk gel yanıma;

Bir günde esiverdi hazan rüzgarları.

Parsel oldu duygular, gazel oldu umutlar;

Sonsuzluk hissi verdi hazan rüzgarları.

 

Abıhayat umduğum bir takım umudun,

Sapını kesiverdi hazan rüzgarları.

Baksana ah! Ne oldu? Bir dünya bozuldu,

Harabe süsü verdi hazan rüzgarları.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DOSTA DÖNÜŞ

 

 

Saniyeler zamanı tutup kemirirken,

Vahlar düştü yerlere her kırpıntısında;

Gafletle geçti ömrüm nefsim tepinirken,

Küfre daldı sersem her kalıntısında.

 

Nefsin bitmez arzusu sığmadı aleme,

Sürükledi yıllardır, bakmadı halime;

Siyahları çirkefçe doldurdu kalbime

Vahlar düştü yerlere her sarsıntısında.

 

Gavsımı görünce gizlendi sinsice,

Yerleşti gönül dostu kalbime nakşice;

Faniye dönen nefis, hallerin gör nice,

Eriyip gitti artık nur akıntısında.

 

Hamd-ü sena Rabbime gösterdi çareyi,

Gönül dostum tedavi edecek yareyi.

Allah diye çalışır sofinin yüreği

Ömür geçsin nakşinin bu akıntısında.

 

 

 

 

 

 

 

HAYRANIM

 

 

Ben gavsıma hayranım

Kurban olsun bu canım

O’nu görmek bayramım

Nur boyanır her yanım.

 

Yaşantım bir kabustu

Gafil nefsim tam sustu

Kurban olsun bu canım

Benim şeyhim Hak dostu

 

Menzil başka alemdir

Suyu sanki zemzemdir

Ben gavsıma hayranım

Gidip gelmek gayemdir.

 

Seydam benim tacımdır

Derdime ilacımdır

Kalbim O’na mülk oldu

Dünyam bir kiracımdır.

 

Himmeti var her yerde

Dermandır O her derde

Görür gibi olurum

Her gecede, seherde

 

İşte böyledir durum

Herkes bilsin diyorum

Kamil mürşit Hak dostu

En gerçekçi bir yorum

 

Haktır diye koşanlar

Orda burada şaşanlar

Gelsin Gavsi Sani’ye

Anlamayan tam anlar

 

Giden bir kez görüyor

Nakşi yoldan yürüyor

Münkirleri geride

Cefasını sürüyor.

 

Dergahına girmeli

Hakka gönül vermeli

Kalbe ekip tohumu

Derdikçe de dermeli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÖZLEDİM

 

 

Ben Menzil’e gidiyorum

Sultanımı çok özledim

Dua niyaz ediyorum

Sultanımı çok özledim

 

Asasını sarığını

Çorbasını kaşığını

Gönüllere ışığını

Sultanımı çok özledim.

 

Duramadım sabırsızım

Orda diner gönül sızım

Hemen yola çıkmam lazım

Sultanımı çok özledim.

 

Acı, tatlı bir sözünü

Nur fışkıran nur yüzünü

Kalpler eriten gözünü

Sultanımı çok özledim.

 

Kardır derim kavuşmaya

Ateşiyle tutuşmaya

Ar duyarım konuşmaya

Sultanımı çok özledim.

 

Gitmek nasip olacak mı

Bana kucak açacak mı

Gönül murat alacak mı

Sultanımı çok özledim.

 

Sultanıdır mü’minlerin

Varisidir Peygamber’in

Düşünürüm derin derin

Sultanımı çok özledim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAYDİ GİDELİM

 

Menzil’e giden menzile erer,

Aşk bahçesinden gülleri derer.

Şerlere karşı kol, kanat gerer,

Haydi gidelim sultanımıza,

Kıymadan nefis bu canımıza.

 

Bu hoş havayı içimize çekip,

Hak rızasıyla yollara çıkıp,

Hak rahmetine şöyle bir bakıp

Haydi gidelim sultanımıza,

Kıymadan nefis bu canımıza.

 

Nur deryasına dalalım biz de,

Kamil mürşidi bulalım biz de,

Hak rahmetinden alalım biz de,

Haydi gidelim sultanımıza,

Kıymadan nefis bu canımıza.

 

Rasulümüz’den emanet almış,

Tabi olmayan divane kalmış,

Yalan dünyada kime ne kalmış?

Haydi gidelim sultanımıza,

Kıymadan nefis bu canımıza.

                        1996

 

 

 

 

 

 

 

ACEMİCE ARZ-I HAL

 

 

Acemice yalvarırım

Birisine kul eyleme.

İçindeysem ben bir aşkın,

Densizlere pul eyleme.

 

Orta yerden kaldır beni,

Güle kondur, güldür beni;

Lakin aşkla doldur beni,

Uzaklarda lal eyleme.

 

Elemlerim alem oldu,

Mesrur kalpte matem oldu,

İnsin rahmet, çilem doldu,

Nazan eyle, el eyleme.

 

Emin sana yalvarıyor,

Günahkar bir kul varıyor;

Uzun arz-ı hal varıyor,

Zamana tellal eyleme.

                29.11.1987

 

 

 

 

KALBİN ÖFKESİ

 

Hasretim sana öyle büyük ki…

Olamaz bunun daha ötesi.

En şiddetlisi budur hasretin,

Çaresiz kalbin azdı öfkesi.

 

Kalbin öfkesi sana değildir,

Açılan elim buna delildir,

Çaresiz kaldı, ondan sefildir,

Çünkü sevdiğim cismin ötesi.

 

Mevlana gibi bir aşkım olsa,

Ten buğday gibi sararıp solsa,

Kül olup gitse, ya da kaybolsa…

Çözülür belki kalbin öfkesi.

 

Kalbin öfkesi sana değildir,

Açılan elim buna delildir,

Çaresiz kaldı, ondan sefildir,

Çünkü sevdiğim cismin ötesi.

                        30.11.1987

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RAHMETİNLE AL CENNETE

 

 

İstemeye yüzüm yoktur,

Rahmetinle al cennete;

Hayır dolu özüm yoktur,

Rahmetinle al cennete.

 

Korkum büyük, ümit sende,

Al gönlümü erit sende,

Eğer ben bir reşitsem de

Rahmetinle al cennete.

 

Cihat ersem, ölsem erce,

Amel etsem senelerce,

İman gider hercümerce,

Rahmetinle al cennete.

 

Emin seni tınmayalı,

Geldi geçti yıllar yılı;

Günahkar kul sana bağlı,

Rahmetinle al cennete.

                25.03.1988

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİLEMEDİM-I

 

 

Kime desem… neyi desem;

Nasıl desem bilemedim.

Şu fanide dertmiş hissem,

Kime küssem, bilemedim.

 

Çoktur derdim anlatacak,

Dinleyen yok beni ancak,

Hangi iklim yaşatacak,

Nere bassam bilemedim.

 

İsyan etmek haddim değil,

Ben bir kulum, hakim değil;

Lokman bile hekim değil,

“Aşk” mı desem, bilemedim.

                        Mart 1988

 

 

 

 

 

 

BEN SEN OLMUŞUM

 

 

Ben sana benden yakın,

Ben sende, sen olmuşum.

Sen kalbimde toz pembe,

Aşka “desen” olmuşsun.

 

Bir yangını söndürdün,

Beni yoldan döndürdün;

Başına gül kondurdun

Sen bir “esen” olmuşsun.

 

Sende aşkın tadı var,

Dindi bütün sızılar.

Ilgıt, ılgıt bir rüzgar…

“Ağrı kesen” olmuşsun.

 

Ben, bendimden taşmışım,

Bir gezegen olmuşum.

Sen, ruhuma işlemiş;

Bende düzen olmuşsun.

                        14.08.1987

 

 

 

GEL DE SUSTUR

 

 

Galebe çaldı duygum akla,

Aşkta hem mesrur, hem meyustur.

Susmuyor gönlüm sensiz asla,

Ey dost merhamet, gel de sustur.

 

Bu marifet Sana mahsustur,

Asi kalbimi gel de sustur.

 

Hep terk edildim, sevdim yine;

Ölsem de bu aşk dönmez kine;

Kim katlanır ki böylesine,

Geçen her anım bir kabustur.

 

Bu marifet Sana mahsustur,

Asi kalbimi gel de sustur

 

İsyanlarım hep kederedir,

Burada gönül biçaredir,

Bilirim sitem boş yeredir,

Asi kalbimi gel de sustur.

 

Bu marifet Sana mahsustur,

Asi kalbimi gel de sustur

                24.07.1987

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BEYHUDE

 

 

Ne dünyada var servet,

Ne kurtuldu ahiret.

Çektim bunca eziyet

Geçti yıllar, beyhude.

 

Dünya hırsı ahreti,

Yokluk aldı serveti.

Huysuz kalbin hasreti

Yaktı; küller beyhude.

 

Üzgün gibi, şen gibi;

Arza dalıp han gibi,

Çoğu gelip ben gibi,

Öldü kullar; beyhude.

 

Nefsin olduk kölesi,

Bitmiyor hiç hilesi.

Kel kafanın böylesi,

Döktü kıllar, beyhude.

 

Kulum der mi Hakk bana,

Bir Hakka bak bir bana…

Kader! Bir mum yak bana,

Dost el sallar, beyhude.

 

Verdiğini Hakk ister,

Temiz verir, pak ister;

Çok verir de tek ister,

Soldu güller, beyhude.

                   15.04.1987

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BELL’OLUR

 

 

Bell’olur yarın, bell’olur gör;

Allah’a gönül verenler kim?

Ne amel yapmış, ne bulur gör,

Aşk bağından gül derenler kim?

 

Kebair kimde, ziya kimde?

İhlas kimdedir, riya kimde?

O Rasul-ü Kibriya kimde?

Zirve-i aşka erenler kim?

 

Mevlana gibi, Yunus gibi

Kim hakikat-ı aşk sahibi?

Mülksüz dünyanın bir garibi

Ama zirveye varanlar kim?

                13.03.1986

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MİNARELER

 

 

Gökleri delercesine

Haykırıyor minareler.

Yurdumu ercesine

Savunuyor minareler.

 

Şehadeti yurdun budur,

Memleketimde okunur.

Tevhit yazılmış, yazı nur!

Zikrediyor minareler.

 

Maziden söyler atiye,

“Yurdumu sokmayın kötüye,

Benzetemezsin batıya!”

Bak! Söylüyor minareler.

 

Küfre çekmiş iman Seddi,

İmanlıdır Türkün ceddi;

Bizi yıkmak kimin haddi!

Uzanıyor minareler.

 

Ay-yıldızım gökyüzünde,

Cümle alemin gözünde,

Tevhidi sarar özünde,

Şahitleri minareler.

 

Nur fışkıran Hakk ırmağı,

Yurdun şehadet parmağı,

Kesmeyecek haykırmağı

Hakkı söyler minareler.

                15.08.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

CEHENNEME HASRET

 

 

Ey günahkar! Ey günahkar!

Ahiretten kaybetmekle

Nedir anlamadım edilen kar.

Düşün ki bir hünkar;

Sen onun vatandaşı.

İsyanla bir dikersin,

Sonra eğersin başı.

Yine isyan edersin!

Dinmez vicdanın sızlayışı…

Yine eğersin, yine isyan edersin!

Düşün ki o hünkarı…

Seni nasıl affetsen.

O gösteriyor nurları…

Sen cehenneme hasretsin!

                31.05.1987

 

 

 

 

 

 

 

RUHANİLER ALKIŞLADI

 

 

Esrar dolu aşkımı

Mahbub’um bağışladı.

İfade-i şarkımı

Nuraniler alkışladı.

 

Od’a attım gönlümü,

Göze aldım ölümü,

Uçurdum hep külümü,

Zebaniler alkışladı.

 

Mürşidimin irşadı

Bütün arzı kapladı,

Öyle büyük ki sevda

Ruhaniler alkışladı.

                15.11.1987

 

 

 

 

 

 

 

 

İTİRAF

 

 

Bu öyle bir itiraf ki…

Sana aşık olamadım.

Gönül öyle bitaraf ki…

Bir tanışık olamadım.

 

Yarım, yarım duygularım,

Bu hallerdir korkularım;

Kadir Mevlam, ulularım!

Hakk’tan ışık alamadım.

 

İşte böyle zayıfım ben,

İstenmeyen sınıfım ben,

Ne derviş, ne arifim ben,

Alnı açık olamadım.

 

Çok hamım pişemedim,

Dost yoluna düşemedim,

Affet rabbim, yaşamadım,

Sana aşık olamadım.

                        Kasım-1987

 

 

 

ÖĞÜT

Gelen elbet

Gider dostum.

Mal, mülk, servet

Biter dostum.

 

Ölüm haktır,

Kul ufaktır,

Bir aşk yaktır

Kalbe dostum.

 

Faniye sen

Hoş demeden,

Aşka desen,

Gül ol dostum.

 

Hakikati

Öğren kat’i;

Gör hayatı

Anla dostum.

 

Her şeye hak

Demeden bak,

Tam anlamak

Gerek dostum.

 

Ebediyet

Vardır elbet,

Biraz sabret,

Gayret dostum.

 

Kula kulluk,

Zarfa pulluk,

Küfre yolluk

Olma dostum.

 

Kullan ne ki…

Koşma şirki,

Bırak şek’i,

İnan dostum.

 

Dünya nedir?

Bir hanedir,

Viranedir,

Göçer dostum.

 

Ne renk postun?

Nedir kastın?

Kimdir dostun?

Söyle dostum.

 

Bakma ele,

Her güzele;

Küfre hele

Düşme dostum.

 

Dünya, ahret,

Haya, iffet;

Öğren, öğret

Aman dostum!

                04.01.1988

NAMAZ

 

Hakkı tanı, dur namaza ey nefis!

Şu anda için günah, dolu çok pis.

Başta öyle halis bir niyet et ki…

Şeytan sana vermesin hiçbir etki.

Kıbleye tekbir al, Allah-u ekber!

Kal baş başa sen Allah’la beraber.

Elhamdülillehi rabbil alemin,

Allah’ın görür, her şeyden ol emin.

Huşu ile okuyunca bir sure,

Sen fark etmeden geçer uzun süre.

Aşkla aksın gözyaşın dizim, dizim…

Rükuda, sübhanerabbiyelazim.

Allah-u ekber diye var secdeye,

Hak için değsin alnın seccadeye.

Bedenen değil, imanınla büyü,

Oturunca oku Tahiyatü’yü.

Selam vermeden önce huşu ile,

Sağ-soldaki melaikeyi dinle.

Selamla; o da verir manen cevap,

Sağdaki melaike yazar sevap.

Sola da ver, silinsin bütün günah,

Selamün aleyküm verahmetullah.

Namazın Hak kabul etsin ey nefis!

Ebede var, olma dünyaya hapis.

Nurlandın artık sen, için tkertemiz,

Yoktur küfürden, lekeden iz.

                        23.11.1984

 

 

SENİ ANLATMAYA

 

Yetmiyor ki edebiyat

Seni, seni anlatmaya…

Hiç kalıyor paha, fiyat

Seni, seni anlatmaya.

 

Bunca şiir var yetersiz,

Övgüler de sana yersiz,

Dünya zaten hep değersiz;

Seni, seni anlatmaya.

 

Sen güzelsin, en güzelsin!

Her şeyinle sen özelsin,

Başaranlar tezce gelsin

Seni, seni anlatmaya.

 

Ne çizim yeter, ne resim,

Hep varlıklar, bütün cisim…

Ölesim gelir ölesim

Seni, seni anlatmaya.

 

Çünkü sen ey Hak Resulü,

Tüm âlemin bir tek gülü,

Kifayetsiz aşk bülbülü

Seni, seni anlatmaya.

                        23.09.1984

 

 

 

 

 

 

 

 

NEFSİMLE SOHBET

 

 

Ey beni küfre çeken nefis

Çöplükte etsem seni hapis

Etsem de niyet, Hakka halis

Yine “Ben!” dersin karşımda sen.

 

Lanetle sana bir haykırsam,

Eskiler giyip seni kırsam,

Benden bu beni de kaldırsam,

Yine “Ben!” dersin başımda sen.

 

Sağ elimle Kur’an’ı tutsam,

Seni alsam, yerlere atsam,

Benliğimi bende unutsam,

Yine “Ben!” dersin içimde sen.

 

Varıp Allah’a, kılsam namaz,

Aklım huzurdan gider, durmaz;

Sen ki iblisten daha kurnaz…

Yine “Ben!” dersin peşimde sen.

 

Aklımı çeler götürürsün,

Zevkinle beni öldürürsün;

Sen bu dünyada kurnaz körsün,

Yine “Ben!” dersin işimde sen.

 

İsyan ettirirsin Allah’a,

Sokarsın kulları günaha,

Bitse, kalmasa ömrüm daha

Yine “Ben!” dersin içimde sen.

 

Gözyaşım aksa sicim sicim,

Ağlasam dursam Allah için,

Sırıtırsın da biçim biçim,

Yine “Ben!” dersin yaşımda sen.

 

Ağarsa doğru yolda saçım,

Hep sen olursun yine sancım,

Kur’an okurken çökse kaşım,

Yine “Ben!” dersin kaşımda sen.

 

Canımı artık Hakk’a versem,

Cesedimle toprağa girsem,

Kabrime gelip sersem, sersem

“Benim!” der misin taşımda sen!

                        08.01.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ARZ-I NEFS-İ HAL

 

 

Cürmümden çok ziyadedir

Ya Rab benim günahlarım.

Nefsim sultan, içimdedir

Çok zalimdir, ben ağlarım.

 

Sana layık gönül tahtı,

Nefis şeytan benden kaptı,

Taşıyamaz Arap atı

Kamyon kamyon günahlarım.

 

Sana asi şu nefsimden,

Nefsim için merasimden,

Kulu yanıltan cisimden

Koru ya Rab! Kulun eyle;

Hilal yaptı günahlarım,

İmanımı dolun eyle.

 

Tövbe etse yine bozar,

Benim nefsim çok günahkâr;

Kılmaz sözde hiçbir karar

Artar her gün günahlarım.

 

Zevk-i şerden kopamadım,

Çeşm-i aşkı yapamadım,

Kulun gibi tapamadım,

Tövbe bozar tamahlarım.

 

Küfre teşvik maddelerden,

Fuhuş dolu caddelerden,

Dört gösteren şeddelerden

Kurtar ya Rab! Kulun eyle.

Hilal yaptı günahlarım

İmanımı dolun eyle.

                04.04.1987

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NE SANDIN

 

 

Gurur yok diyen gururlu gardaş,

Beni serseri, ağır mı sandın?

Kusur yok diyen kusurlu gardaş,

Beni dilsiz ve sağır mı sandın?

 

Bizde yer yoktur nefse esire,

Benliğimdeyim ben uymam asıra;

Hakka bağlıyım, tapmam beşere,

Sen beni doymaz, sığır mı sandın?

 

Uydun faniye, baktın keyfine,

Dinim diyerek çok vurdun dine;

Yolun ne sinin, ya hedefin ne?

Dünyaya daldın, ahır mı sandın!

 

Giydin sükse için keyf ile,

Yapıyor gibi sanki defile,

Bir gün anlarsın ama nafile…

Dünya zevkini uğur mu sandın?

 

Giyilir elbet o beyaz kefen,

Kabirde devam eder “şerefe!”n

Allah katında zerre kalır fen,

Her yeni keşfi çığır mı sandın?

                        14.01.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAHTİYAR GÖNÜLLÜ İHTİYAR

 

 

Çevir tespihini, çevir ihtiyar,

Tertemiz kalbini eyle bahtiyar.

Nur yüzlerini huriler yıkar.

 

Dökülüp azalan beyaz saçların,

Gözüne yıkılan sayrek kaşların,

Şu tespihindeki bütün taşların

Amellerin için ifadesi var.

 

İster genç, ister ihtiyar

Yapılan amellerin hesabı var.

Kimin gönlü ise daha çok bahtiyar,

Onun için mutluluk var.

 

Çevir tesbihini,

Mutluluk bekler seni.

Genç bir gönlün var

Bahtiyar gönüllü ihtiyar.

                   17.04.1983

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KUL OLMAKTIR GAYEMİZ

 

 

Rabbim bizi göndermiş,

İki yolu göstermiş;

Bizden bir şey istermiş,

Kul olmaktır gayemiz.

 

Gönül olsun bir mescit,

Ya bir gazi ya şehit,

Geçsin diye mücahit

Yol olmaktır gayemiz.

 

Cihat edip ilerle

Hakka aşık neferle,

Zarf üstünde zaferle

Pul olmaktır gayemiz.

 

Fani dünya zahiri,

Hakikattir ahiri;

Hikmetli söz mahiri

Dil olmaktır gayemiz.

 

Tesanütle yan yana

Dua edip Rahman’a,

Dönüşecek ummana

Sel olmaktır gayemiz.

 

Güllerini derip de,

Kalbi O’na verip de,

Ateşine girip de

Kül olmaktır gayemiz.

 

Aşık hakka uçacak,

Hak bağında açacak,

Neşe, koku saçacak

Gül olmaktır gayemiz.

                   21.07.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NEFSE NASİHAT

 

 

Gençliğe güvenip dalalete dalma,

Bu gençlik kısadır, ömrün üçte biri.

Kısacık dünyada günahtan zevk alma,

Dünyayı sanma tek, düşün bir kabiri.

 

Kıyasla nasıldır şimdi ile ezeli,

Bu asır insafsız, insanları deli,

Kabir baraj olmuş, akar insan seli,

Sanma toprak oldu; her an ruhlar diri.

 

Uydurma sakın ha İslam’ı zamana!

Elindeki cevheri bırakma yabana!

Onu da sel alır, karışır ummana,

Zalim olur sonra zamanın ahiri.

 

Emin sana derim, bir kulak versene!

Mevla’ya varıp da kemale ersene,

Sorulacak senden harcanan her sene,

Gözün aç dinle bir Kur’an-ı Kebir’i.

                            02.11.1982

BEŞ VAKİT NAMAZ

 

Sonsuz gizli hikmet var beş vakitte,

Tekerrür eder her yevm-i ceditte.

Muti olmayanlar nar-ı şeditte,

Farz kılınmış haktan beş vakit namaz.

 

Akla doğum, bahar, vakt-i haşir,

Arzı altı günde yaratan gelir.

Sabah namazıdır salat-ı fecir,

Farz kılınmış haktan bu vakit namaz.

 

İnsan tefekküre dalar durur da…

Başka nevi hikmet vardır zuhurda;

Sanki ömür yarı, yaz vardır burda,

Farz kılınmış haktan bu vakit namaz.

 

Vakt-i asra bak, kula birçok ders var,

Beyne asr-ı saadet ve güz sızar,

Ahir ömrün diye ediyor ihtar,

Farz kılınmış haktan bu vakit namaz.

 

Gurupta görünür başka ihtişam,

Mevti haykırıyor sonunda akşam,

Rabteyle kalbini, nurdandır kuşam,

Farz kılınmış haktan bu vakit namaz.

 

Kılınca yatsıyı, sonra vitiri,

Zikrin nuru aydınlatır zakiri,

Kışı andırır karanlık zifiri,

Farz kılınmış haktan bu vakit namaz.                                                12.02.1986

 

 

 

BU AY (RAMAZAN)

 

 

Oruç tut ki bu ay kardeş

Kabarmış nefsin kırılsın.

“Buldum” deme rızkı beleş,

Sarhoş nefsin tam ayılsın.

 

Oruç tut ki sen ey mümin!

Anlarsın bu âlem kimin?

Kimdir lütfeden kerimin?

Kalbin O’na tam sarılsın.

 

Oruç tut ki ey Müslüman!

Kuvvet bulsun zayıf iman.

Melek gibi olur siman…

Kâfirle mümin ayrılsın.

 

Oruç tut ki delikanlım

Şeytan atamasın çalım.

Yarın müflis olmayalım,

Oruçla Hakk’a varılsın.

 

On bir ayın sultanı bu,

Hatırlatır ustanı bu,

Müminlerin bostanı bu,

Bu ay Hakk’a yalvarılsın.

                   06.06.1984 (6 Ramazan)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GÖNÜL ÇIKIP TENDEN

 

 

Gönül çıkıp tenden

Uçup gitmek ister.

Bıkmış gibi benden

Kaçıp gitmek ister.

 

Gördü bunca cefa,

Darmadağın kafa;

Kanadı son defa

Açıp gitmek ister.

 

Dünyadan ne buldu?

Hep küfre sokuldu;

Gönül bir yol buldu,

Göçüp gitmek ister.

 

Zerre kadar iman

İstediği Hakk’tan;

Vazgeçti de çoktan

İçip gitmek ister.

Dünya zevki zulüm,

Cefakâr bu gönlüm;

En güzel bir ölüm

Seçip gitmek ister.

Ne uçak ne taksi,

Hepsinin tam aksi;

Koyup burda nefsi,

Uçup gitmek ister.

Şöhret, mal-mülk retti,

Hakk’a kulluk haddi,

Küfre iman setti

Açıp gitmek ister.

                16.07.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HAY’DAN GELİR HU’YA GİDER.

 

 

Benim yolum vahdet yolu,

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

Yoktur bunun sağı, solu…

 Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Arzdan arşa, ırktan soya…

Bilsin bunu, herkes duya!

Bir can verdi damla suya,

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Can emanet, O’nun bilin,

Elin, kolun, gözün, dilin…

Anan, baban, tek sevgilin

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Ruh girmiş de bir bedene,

Ne mutludur zapt edene;

Yaşayandan mevt edene

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

“Dünya sondur sanma sakın

Bilmelisin ölüm yakın;

Ahrete yol akın akın…

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Son nefeste bir şahadet

Ahrette tek saadet.

Yanlış gitme; bak, dikkat et!

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Hayy: yaşatan; Hu: Allah’tır;

O’na kulluk tek felahtır.

Maddeye aşk çok günahtır,

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

İsyan eden, sitem eden,

Cana kıyıp matem eden,

Dünyaya ömrü yem eden,

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Hayyül kayyüm Hakk’a kulum,

Kabre kadar param, pulum;

Malım, mülküm, kızım, oğlum…

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Madem geldik bu dünyaya,

Mecburuz hep kul olmaya;

Yerden göğe; günden aya…

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

 

Emin’im bak! Kalbin açıp

Ders al sen de şöyle bakıp;

Gidenleri sanma kayıp,

Hayy’dan gelir, Hu’ya gider.

                        28.08.1985

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DUPDURU

 

 

Şu nefsimden kaçabilsem

Yaşamak kolay olur,

Hak şarabın içer isem

İbadet halay olur,

Nefse eser düşer isem

Tüm ömrüm zay olur,

İmanımla göçebilsem

Kabir bir saray olur.

 

Ya Rabbim! Kör nefsimin

Belasından beni koru.

Bir ömür diler Emin,

Kirden ırak, dupduru.

                            08.10.1984

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FIRSAT

 

 

 

Bakıp da dünyanın keyfi haline

Fanidir aldanma zevki aline.

Hayata bak, benzer su misaline.

Kafayı yoran anlar, nedir maksat?

İmtihandasın bak, fırsat bu fırsat.

                   13.11.1984

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YA RABBİM

 

Ya Rabbim bana da

Gösterecek misin cemalini?

Cehennemde sonsuza dek

Yananlar eyleme beni.

Sen Halıksın, alt üst edersin

Dünyanın şu halini;

Mahşerde bana

Şefaatçi kıl peygamberimizi.

 

Günahkârım biliyorum,

Şu fanide yoktur kârım.

Düşünmedim dünyada

Ne ararım, neye yararım?

Hakikat apaçık,

Ben hala hakikati ararım,

Bir an uzak eyleme Rabbim

Benden rehberimizi.

 

Bir biçareyim huzurunda,

Miskin adem oğluyum;

Yedim, içtim kulluk dışı,

Sonsuz günahla doluyum;

Şimdi ise hayatın sonunda

Eyvahla doluyum;

Kulum deyip,

Kabul eder misin tövbelerimizi.

                                      24.12.1983

 

 

 

 

 

 

 

 

 

REÇETE – TAVSİYE

 

 

Tevhidi sık sık tekerrür et,

Ta ki iman kuvvet bulsun.

Rabıta ile tefekkür et,

Aklın hayattan ibret bulsun.

 

Her yerde vahdet anlaşılır, gör;

Kim görmüyorsa o bence kör;

Kıymet bilmeyip gören nankör;

Gönlün huzuru zikret bulsun.

 

Tereddüde yer yoktur dinde,

Gidip bulmalı ilmi Çin’de,

İmanlı gönül güçlü, zinde…

Taviz verme ki cennet bulsun.

                        01.02.1986

 

 

 

 

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI

 

 

Gel, ışıklandır bu hayatı,

Risale-i Nur Külliyatı.

Deli gönlümün tek muradı

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Dünya karanlık, bak birader,

Sanki bir hücre, ya da makber;

Buldum, kurtuldum ben bir rehber,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Bediüzzaman müellifi,

Dinsizlik O’nun muhalifi,

Hızla artıyor bak telifi,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Zayıf imana güçlü destek,

Dinsizliğe en büyük köstek,

Gönüllerde hep aynı istek,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Millete rahmet, selamet Bu,

Miftah-ul iman, alamet Bu,

Asrın ziyası, keramet Bu,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Büyük ve küçük risaleler

Gönül coşturan şelaleler,

Cennet kokusu bu laleler,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Bunda muhabbet, hem uhuvvet,

Temizler varsa kin, adavet,

İman kalesi buldu kuvvet

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Çeşmedir akar huşu, ihlas,

İsterim içsin, şu küllü nas,

Bu bir rahmettir, bize miras

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Aine-i nur, desti Kur’an,

Bu pencereden esti Kur’an,

Beyandır bunda kast-ı Kur’an,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Ta! Medrese-i yusufiye

Denen yerlerden bu hediye

Gelmiş, hak yolu bulun diye,

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Hakka en yakın bir yol budur,

Gir bu meclise sen de otur,

Diller, bülbüller bunu okur

Risale-i Nur Külliyatı.

 

Eminim, ben bir biçareyim,

Bu meclis nere… ben nereyim?

Sen tut elimden, çek, gireyim,

Risale-i Nur Külliyatı.

                   17.02.1986

 

 

 

EĞİT BENİ

 

Bulandı suyum, bulandı,

Orda burda çok dolandı,

Haram şeylerde yalandı,

Önünde bent olamadım.

 

Gidip geldi riyakârca,

Alıp verdi hilekârca,

Amelleri günahkârca,

Önünde bent olamadım.

 

Aldı beni, sürükledi,

Yangını hep körükledi,

Dur deyince de kükredi,

Önünde bent olamadım.

 

Doğru dedi eğrilere,

Aldırmadı ağrılara,

Kul etti çok tanrılara,

Önünde bent olamadım.

 

İnandım ki şifa sende,

Nefsim ölecek sayende,

Gelirim ben, git desen de…

Tut elimden gavsım benim.

 

Öldür beni, erit beni,

Dergahında eğit beni,

Değirmende öğüt beni,

Tut elimden gavsım benim.

                   1998

 

 

 

 

 

 

 

 

RAMAZAN GELDİ

 

Nefsin saltanatı mide doyurmak,

Nefsi yok edecek Ramazan geldi,

Yeni bir saltanat kalbi doyurmak,

Gönlü tok edecek Ramazan geldi.

                            29.04.1987 (1 Ramazan)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GEÇ ANLAMIŞ

 

Bu hayat sandığımdan çok kısaymış,

Bu deli gönül çok geç anlamış.

Uzun sanarak hoyratça yılları saymış,

“Güzellere bak, tek tek seç” anlamış.

 

“Günlük kazan, günlük ye doy”

“Bulamazsan sağdan, soldan çal, soy”

Ölümsüz dünyayı dolaş boy boy”

“Bu tatlı hayatı iç” anlamış.

 

“Aldırma dünyaya yaşa usul usul”

“Menfaat icabı sevgiye sokul”

“Bazen aç şişeyi, kafayı bul”

 “Çileden, kederden geç” anlamış.

 

“Bu dünya, bu gençlik yaşasın”

“Sen ağasın gönül, sen paşasın”

“Dokunmayan yılan bin yaşasın”

“Fark etmez kalleşçe kaç” anlamış.

 

Gafil gönül ne kadar serseri!

“Yaşa” diyor, “gençlik gelmez geri”

Karşıda görürken gerçekleri,

“Boş ver, onların hepsi hiç” anlamış.

 

Bakmış ki bir alem daha varmış,

Sahibine iltica, muhabbet karmış,

Emin ise aval aval bakarmış,

Karı zararı çok geç anlamış.

                            06.05.1984

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder